Motosikletle Ege Turu – 7 gün 7 gece

Bayram tatilini birleştirip 1 haftaya çıkardıktan sonra, motosikletlerle aşağıdaki gibi bir Ege rotası planladık (saat yönünün tersine).

Motorlarımızın bakımlarını yapıp yola çıktık ve 7 günde toplamda 1100 km. devirdiğimiz eğlenceli bir yarım Ege turu yaptık.

İşte gün gün gezimizin özeti:

1. GÜN: SAROZ KÖRFEZİ

Geziye Şeker Bayramı arifesi olan Cumartesi sabahı başladık. Hedefimiz Saroz’un kuzeyindeki Danişment’te kamp atmaktı. Tekirdağ’a kadar E5’ten gittikten sonra anayoldan ayrılıp sahilden gitmeye karar verdik. Kumbağ ve Yeniköy sonrası vardığımız meşhur Uçmakdere’de ufak bir mola verdik. Burada yol deniz seviyesine inene kadar keskin virajlara sahip manzaralı bir sürüş sunuyor size. Manzaraya çok daha yüksekten bakmak isteyenler için Uçmakdere aynı zamanda yamaç paraşütü yapılan noktalardan biri. Sahilde kamp atabilirsiniz ve deniz üzerinde balıkçıların ince tahta çubuklardan kurduğu kulübeleri görebilirsiniz.

Uçmakdere sonrası yine sahilden Gaziköy – Hoşköy – Mürefte – Eriklice – Şarköy rotasıyla devam ettik. Sahil rotası gayet keyifliydi, ancak Saroz’un kuzeyine gidebilmek için Kocaali-Kızılcaterzi yolundan Kocaçeşme’ye doğru yukarı sapmamız gerekti. Yine ufak tefek offroad hünerlerimizi sergilediğimiz yerler oldu 🙂

Anayola çıktığımızda ise gezimizin geri kalanını etkileyecek komik bir tesadüf oldu 🙂 Kaskımın üzerindeki aksiyon kamerasını çıkarmak için yol kenarında durduğumuz sırada, karşı şeritte de 2 motorlu bizi biraz geçtikten sonra durdu. “Başımıza bir şey geldiğini sandılar herhalde” diye düşünerek el kol hareketleriyle sorun olmadığını belirttik. Ancak motorlarından inip bölünmüş yolda yanımıza doğru karşıya geçmeye çalıştılar. O esnada anladık ki, bu 2 motorlu, tatil öncesi beraber bir şeyler yapsak mı diye konuşup bir şekilde ayarlayamadığımız arkadaşlarımızmış! 🙂

Bizim Danışment’e 45 km.miz varken, onlar ters yönde 13 km. sonraki Saros Camping’e gidiyorlarmış. 8 saattir yolda olmanın ve aradaki offroad macerasının bizde yarattığı fiziksel ve ruhsal değişikliklerle, biz de onlarla gitmeye karar verdik 🙂 Sonrasında da tatil için Danışment’e gidip kamp atan bir arkadaşımızdan kalabalık nedeniyle çadır atacak yerin kalmadığını öğrendik. İsabet!

Kamp alanına gittiğimizde gayet sessiz sakin bir yer olduğunu gördük, manzaramız da oldukça hoştu. Hamburger/tost/patates gibi basit yiyecekleri bulabileceğiniz bu kamp alanında çadır başı 30 TL alınıyor.

Tek sıkıntısı açlıktan delirmiş sivrisineklerdi. Bir de ertesi sabah, kendimizi plajdaki kalabalığın içinde bulduk 🙂 Daha çok ailelerin tercih ettiği bir yer olduğunu anladık.  Çünkü buranın denizi oldukça sığ. Metrelerce denizde yürüyebiliyorsunuz. Ve kum birikintileri nedeniyle bazı yerlerde adeta denizde yürüyormuşsunuz gibi gözüküyor 🙂 Biz teknesinin motorunu yüklemek için denizin baya baya içine giren bir araba bile gördük ! Bu da fotosu:

2.-3. GÜN: GÖKÇEADA’YI KEŞİF

Denizin tadını çıkardıktan sonra, çok da geç olmadan Gökçeada’ya doğru yola koyulduk. Gökçeada için Kabatepe’den ya da Çanakkale’den feribota binmek gerekiyor. Sefer detaylarına buradan ulaşabilirsiniz.

Bildiğiniz gibi, Gökçeada, Çanakkale’nin bir ilçesi ve Türkiye’nin en büyük adası. Ege Denizi’nin kuzeyinde, Saroz Körfezi girişinde yer alıyor. Yaklaşık 280 km2lik ada, 91 km. kıyı şeridine sahip. Gökçeada’da görülecek bir sürü güzel yer var. Biz ancak bir kısmını gezebildik, ama en kısa zamanda tekrar gidip kalan yerleri de keşfedeceğiz.

Önce şuraya harita üzerinden adanın genel bir görüntüsünü bırakalım:

Adada ilk sevdiğimiz şey virajlı yolları oldu. Adeta mest olduk 😀 Bizce Thassos’un virajlarını andırıyor, motosikletle Yunanistan’a gitmek yerine buraya gitmeyi tercih edebilirsiniz. Hatta her motosiklet kullanıcısı mutlaka adayı 1 tam tur dönmeli! Bisiklet severlere de mutlaka öneriyoruz. Görüntü itibariyle zaman zaman kendimizi Arizona’da hissettik, önümüzden her an kuru çalılar yuvarlanacak gibi 😀

Adanın görebildiğimiz yerlerinden kısaca bahsedelim:

  • Yıldız Koy: Gökçeada’ya vardığımızda önce limana en yakın kamp yerine gittik. Yani Yıldız Koy’daki Arkadia Kamp’a. Kamp alanı tatlı gözüküyordu, ancak bize pahalı geldi: Kişi başı kahvaltı dahil 60 TL idi. Böyle salaş süsü verilmiş pahalı mekanlardan biz pek hoşlanmıyoruz, ama sevenleri için böyle bir ortam olduğunu da belirtelim. Yeri gelmişken, Yıldız Koy, adada bulunan Sualtı Milli Parkı’nın başlangıç noktası, yani dalış için güzel bir alternatif olabilir. Gündüz plajı oldukça kalabalık oluyor. Kayalıklardan da denize girebiliyorsunuz. Aslında Yıldız Koy’dan yürüme mesafesi 2 koy kadar ileride çok daha temiz ve bakir alanlar (Mavi Koy) olduğunu biliyorduk, ama çantalar motorlara yüklü olduğundan bırakıp uzaklaşma riskini almadık.

  • Aydıncık Koyu/Plajı (Kefaloz): Koy yakınında motorlarla geçip kamp atacağımız başka bir alan bulamadığımızdan, şansımızı adanın güneyinde, Eşelek tarafında, Aydıncık Plajı’nda denemeye karar verdik. Hava da iyice karardığı için direk Şen Camping’e sürdük. Gidince çadırların atıldığı alan çok dipdibe ve gürültülü geldiği için orası da içimize sinmedi. Yıldız Koy’dan sonra ikinci hayal kırıklığını yaşarken buranın hemen solundaki “Seyir Defteri” isimli mekan dikkatimizi çekti. Bahçesinde serpiştirilmiş bungalow ve çadırların olduğu bu yer, şirin dekorasyonuyla da bizi içine çekti. Selam verdik, çadır kurmak için izin istedik, bize çadırlarımız için tesisin en güzel yerini verdiler!

Çadırlı kamp fiyatı, kahvaltı dahil kişi başı 40 TL idi. Kahvaltı mini açık büfe şeklindeydi, ama gayet yeterli ve güzeldi. Çalışanlar her zaman güler yüzlü ve cana yakındılar. Özlem Hanım, Meriç, Eren, Deniz, Serkan kaldığımız süre boyunca bize yardımcı oldular. Burada bahsettiğimiz yardım, empati ve iyi niyet. Mesela, çadırı kurduğumuz gece, mutfak kapalı olmasına rağmen ricamızı kırmayıp bize soğuk karpuz ikram ettiler? Bundan sonra adaya gittiğimizde kalacağımız tek adres Seyir Defteri.
Bu mekanın ön tarafındaki plajda Sörf Okulları mevcut. Hemen yan plaj, sörfçülere ayrılmış. Ancak denizi Alaçatı gibi sığ değil.

Aydıncık Plajı’nın arka tarafında Tuz Gölü bulunuyor. Bu göl, insanların ve hayvanların tuz ihtiyacını karşıladığı gibi, içerisindeki siyah renkli çamuru da romatizma, sedef gibi hastalıklara iyi geliyor.

  • Uğurlu Köyü: Köyün bir limanı bulunuyor. Güney kıyısındaki tek liman olan Uğurlu Limanı, zamanında Gökçeada-Limni (12 mil) arasında gelip gidecek feribotlar düşünülerek yapılmış.  Ancak şuanda, balıkçı teknelerine sığınak olmuş, bu yüzden Balıkçı Limanı diye de geçiyor. Limanın hemen sağında Uğurlu Plajı, ve az yukarıda bu plaja bakan bir kamp alanı mevcut. Ancak, bu kamp alanı da pahalıydı: kişi başı kahvaltı dahil 60 TL. Uğurlu Köyü’nden geçerek Balıkçı Limanı’ndan sağa dönünce karşınıza Gizli Liman çıkıyor. Adanın batı ucunda gidebileceğiniz en son nokta burası. Kumsalı incecik kumlardan oluşuyor.

  • Kaleköy: Aşağı ve Yukarı Kaleköy olmak üzere 2 alandan oluşuyor. Yukarı Kaleköy’de Cenevizliler tarafından inşa edilen İskiter Kalesinin kalıntıları bulunuyor. Kale, Çınarlı Ovası manzarasına hakim. Yukarı Kaleköy’ün diğer tarafında ise Kaleköy Limanı’na bakan enfes manzaralı Poseidon isimli bir restoran yer alıyor. Günbatımında da eminiz ki manzarası daha enfestir! Özellikle buradaki mesajları çok sevdik 🙂

  • Zeytinliköy: Zeytin ağaçlarıyla çevrili, şirin mi şirin, koruma altında minik bir Rum köyü. Köyde halen Rumlar yaşıyor. Adanın en eski kilisesi olan Agios Georgios Kilisesi’ne, dibek kahvesi içebileceğiniz birçok tatlı kafeye ve trekking rotasına ev sahipliği yapıyor.

  • Laz Koyu: Adanın rüzgardan etkilenmeyen sakin bir koyu. Toprak yoldan 300 metre kadar aşağı inerek ulaşıyorsunuz. Denizi güzel, ancak biz gittiğimizde oldukça kalabalıktı. Motorları park edecek yer bulamadık, o kadar yani. Duş (1 TL), tuvalet, soyunma kabini ve yiyecek içecek bulabileceğiniz bir tesisi var. Plaj girişi ücretsiz ama şezlong kullanırsanız şemsiye şezlong için 5 tl gibi bir ücret istiyorlar. Hemşeriyiz diye bizden almadılar ?

Peki… Gökçeada’da nerede kamp yapılır?

Tesis istiyorsanız aşağıdaki yerleri öneriyoruz:

  • Seyir Defteri (Aydıncık Plajı)
  • Arkadia Kamp (Yıldız Koy)
  • Şen Camping (Aydıncık Plajı)
  • Sardunya Beach Club (Aydıncık Plajı)
  • Laz Koyu

Tesissiz kamp için ise, adanın her yeri müsait 😀

Bu arada, adanın oğlak çevirmesi meşhur. Bu da bize yine Thassos’u anımsattı 🙂 Bilmediğiniz yerde yememenizi öneririz. Merkezde Taylan Otel’in altındaki Taylan Restoran’ı deneyebilirsiniz.

4.GÜN: ÇANAKKALE – GEYİKLİ

Güneye doğru keşfimize devam etmek için Gökçeada’dan Çanakkale tarafına geçmeye karar verdik. Adadan Çanakkale’ye direk seferler çok seyrek olduğu için, önce feribotla Kabatepe’ye geri döndük. Bu taraftan Çanakkale’ye geçebilmek için de 2 alternatifimiz vardi: saat başı kalkan Eceabat-Çanakkale ya da yarım saatte bir kalkan Kilitbahir-Çanakkale feribotuna binmek.  Eceabat feribotuna yetişince, oradan Çanakkale’ye geçtik. Vardığımızda akşam olmuştu bile. Akşam yemeğinde balık yiyelim diye, hemen deniz kenarında gördüğümüz “Yalova Restoran”a girdik. “Burada balık bol, üniversite şehri, fiyatlar makuldür” gibi bir hissiyatla menüdeki fiyatlara bakmadan siparişimizi verdik. Hesap geldiğinde 3 günlük çadır kamp paramızı tek seferde masaya bırakmak biraz moral bozsa da, hemen önümüzdeki güzel anlara odaklanıp (“ohmmmm!”) kendimize geldik!… Nihayetinde para dediğin bir kağıt parçası… Her gün Çanakkale’de balık yemiyoruz ya! Hem balık da güzeldi 🙂

Neyse, düştük yine karanlıkta yollara. Bu arada sürekli intercomlarimizdan (kask içine yerleştirilmiş mikrofon kulaklık seti) konuşuyoruz. Geziye çıkmadan Kaan Elektronik’ten KNMASTER’ın çiftli intercomundan almıştık. Neden daha önce almadıysak?! Totalde 450 TL’ye mal oldu. Fiyat-performans olarak kesinlikle tavsiye ederiz. Gezimizi daha güvenli ve keyifli hale getirdi. Şarjı da 6-7 saat gidiyor. Ama çok konuştuğumdan mı bilmem, benimki Özgürünkinden daha erken bitti hep 😀

Kumkale-Kumburun yolunu takip ederek Geyikli’ye doğru indik. Yol boyunca iki taraflı zeytinağaçları vardı. Özgür sürekli “şu zeytin ağacının altına kamp atabiliriz”, “bu zeytin ağacının altına kamp atabiliriz” diye milyon tane yer gösterse de, bilmediğimiz ve karanlıktan görmediğimiz bir yerde tedirgin olduğum için durmadan devam ettik. Geyikli’ye geldiğimizde tesisli kamp alanlarına göz atarken, Bozcaada Feribot İskelesi’ne 5 km. uzaklıktaki “Dolmuş Camping” dikkatimizi çekti. Karanlıkta gördüğümüz haline “hmm.. bi bakalım.. pek hoş değil sanki..” diye burun kıvırdık, ama yorgunduk ve yatıp ertesi gün yola çıkacağımız için kalalım dedik. Çadırlar için ayrılmış olan ağaçlık tepenin en altındaki alana çadırımızı kurduk ve hemen uyuduk. Çadır yeri için 15 TL, kişi başı da 10 TL alıyorlar.

Ertesi sabah, çadır alanını dolaşınca pek bi sevdik 🙂 Tepenin en üstünde kocaman sallanan bir yatak vardı ! 😀 Orada sallanıp etrafı izlemek acayip dinlendirici ve keyifliydi. Sonra kahvaltıyı da orada yapmaya karar verdik (kişi başı ekstra 10 TL/açık büfe). Ah, o kahvaltı!… Hala tadı damağımızda! Ev yapımı poğaça, köyde yetişmiş doğal sebzeler, Ezine peyniri, ev reçelleri… Ve yumurtalı ekmek! Allahımmm! Doğru mu duyduk? “Yumurtalı ekmek yapalım mı?” diye sordular?? 10 TL’ye yaptığımız o enfes kahvaltı, dünkü balığı unutturdu 😀

Velhasıl, acayip mutlu ayrıldık oradan. Ve Assos’a doğru inmeye niyetlendik.

5. GÜN: KESTANBOL ve ASSOS

Güneye doğru zeytin ağaçları arasında inmeye devam ederken, kendimizi Aleksandria Antik Kenti’ne ait Forum kalıntılarının olduğu yerden geçerken bulduk. Dolmuş Camping’e çok yakınmış. Hava çok sıcak olduğu ve tek bir bölge olmadığı için uğramadan devam ettik. Bir sonraki durakta (kaldığımız kampa 6 km. uzaklıkta) Kestanbol Termal Kaplıca’larını gördük. Burada da bir termal kaplıcanın varlığından haberimiz olmuş oldu. Merak edenler buradan sitesini inceleyebilir.

Sahil şeridini takip ederek Assos’a indik. Niyetimiz Antik Liman’da denize girip serinledikten sonra  Ayvalık’a doğru yola devam etmekti.

50 km.lik bir yolun sonunda Assos Antik Liman’a indik. Limandan denizi sağımıza alıp sona doğru gittiğimiz yerde yine bir kamp alanı ve önünde de plajı vardı. Plaj çok sakindi, şezlonglardan kimse para almadı. 1 saat dinlendik, denize girdik, sonra meşhur sıcak Assos dondurmasını yiyip tekrar yola koyulduk.

Yaklaşık 100 km. sonra Ayvalık’taki yazlığımıza ulaşıp uykuya daldık. 🙂 Hem yol, hem çadır kurup kaldırmak biraz yorucuydu , ama çok eğlendik.

6. GÜN: AYVALIK

Ayvalık’ta bolca dinlenmeye çalıştık. Ama tabii kurtluyuz, bi de gezip gördüğümüz yerleri sizle paylaşmak istiyoruz 🙂 O yüzden 2 yerden hızlıca bahsedeceğiz:

  • Cunda Adası’na karşı bankta oturup güneşin batışını izlediğiniz CENNET TEPESİ

  • Ayvalık – Dikili yolunda AŞIKLAR ŞELALESİ


Buradaki ormanlık alanda Aşıklar Şelalesi, Ece Çağlayanı ve Sümeyra Şelalesi olmak üzere 3 tane şelale ve 7 tane de mağara var. Biz sadece Aşıklar Şelalesi ve Ağlayan Mağara’yı gezebildik. Yorgun olduğumuz için fazla yürüyemedik :/ Aşıklar Şelalesi ufak ama renkli bankların olduğu tatlı bir yer. Ayaklarınızı suya sokabiliyorsunuz. İnsanlar, her yerde olduğu gibi burada da çöplerini bırakmış! Bu konuyu çok dert ediyoruz 🙁 yere bir parça ekmek koyup üstüne bas deseniz kimse basmaz! istisnasız kimseyi bastıramazsınız ekmeğe, bu bizden önceki kuşaklara ve bize nasıl öğretildiyse çöp atmamakta böyle kutsal olarak öğretilmeli sonraki nesillere..

7. GÜN: ERDEK

İstanbul’a dönüşümüz çok yorucu olmasın diye, ertesi sabah Erdek’e doğru yola koyulduk. Niyetimiz 1 gece kamp atıp Cumartesi günü de Bandırma feribotuyla İstanbul/Yenikapı’ya dönmekti. Kapıdağ Yarımadası’nın etrafını 1 tam tur döneriz diye düşünmüştük, ama bedenimiz adeta karşı koyuyordu: “Yorgunsunuz azizim… Yarım tur neyinize yetmiyor?!” 😀 Erdek’in kalabalık plajları yerine, daha sakin bir yerine gitmek istedik. Hızlı bir araştırma sonrası Ormanlı Köyü’ne gitmeye karar verdik. Zaten çok da vaktimiz yoktu, çünkü yine karanlığa kalmıştık 🙂 Buranın da virajlı yollarını sevdik 🙂

(Bu arada yeni bir uygulama bulduk, “ESR-EatSleepRIDE” özellikle motorla gezenlerin kullandığı uygulama GPS yardımıyla konumunuzu buluyor ve “kaydet” dediğinizde sizi takip edip geçtiğiniz rotayı aynen kaydediyor. Sonrasında rotanın yükseklik – eğim grafiğini, ortalama hızınızı, süreyi v.b. görebiliyorsunuz. İsterseniz tüm dünyadaki kullanıcılarla da paylaşabiliyorsunuz. Bizim uygulamadaki kullanıcı adımız aynı: ikikafabidunya.  Uygulamayı indirip bizi takip edebilirsiniz, detaylı rotaları orada paylaşıyoruz.)

Ormanlı Köyü muhtarının yönlendirmesiyle Jandarma’dan izin alarak plaja çadırımızı kurduk. Yaşlısı ve genciyle köy halkı gece 2’lere kadar sahilde oturuyor, kahvede okey oynuyordu. Hatta genç bi çocuk plajda sandalyesiyle oturan annesini gece yarısı eve gitmeye zor ikna etti 😀 Biz de, pratikliğiyle kamp yemeği favorimiz olan, yanımızdaki noodle’ları yedikten sonra dalga sesleriyle uykuya daldık. Sabah çadırımızı açtığımızda, çarşaf gibi sapsakin bir denize uyandık.

Köyde 2 tane de şelale varmış. Ancak kahvaltımızı yaptıktan sonra toparlanıp feribotumuza yetişmek için buraları göremeden yola çıktık. Dönerken, gündüz gözüyle kamp da yapılabilecek yaya olarak gidilebilecek çok güzel koylar gördük. En yakın zamanda, buraları da keşfedip sizinle paylaşmak istiyoruz.

Takipte kalın! 🙂

Kampımıza ait diğer fotoğraflarımız facebook albümünde !