KASTORİA (Yunanistan-Part 4)
Meteora’dan sonra sıradaki ziyaretimiz romantik bir göl şehri olan Kastoria! Aramızda Kesriye diye bilenler olabilir 🙂
Daha girer girmez gördüğümüz manzara bizi etkiliyor:
Bu ufak şehirde ne var ne yok diye hızlıca etrafta bir tur atıyoruz. Sonra da göl kenarındaki sevimli kafelerden birine oturup karnımızı doyuruyoruz.
Aslında planımız Kastoria’dan Makedonya Ohrid Gölü’ne geçmek. Kastoria’yı Makedonya sınırına yakın olması nedeniyle (2.5 saat) mola yeri olarak seçtik.
Yemeğimizi yedik, Makedonya’ya nasıl geçeceğiz diye bakarken akşam oldu. Bir an önce yola koyulalım dedik. Şehrin ışıkları arkamızda kalacak şekilde motosikletlerle en kısa rotadan yukarı doğru tırmanmaya başladık..
Güzel bir orman yolu, ama çok ıssız ve karanlık… Arada tek tük karşı taraftan gelen araçlarla karşılaşıyoruz.. Yerleşim yerlerinin içinden geçiyoruz, ama sanki terkedilmiş gibi… Yanlış mı gidiyoruz diye düşünüyoruz, ancak haritadan herşey doğru gözüküyor. Devam ediyoruz. Ve giderek gerilmeye başlıyoruz. İntercomlarımızın şarjı da bitti, iyi mi?! Konuşarak birbirimizi de rahatlatamıyoruz!
O da ne?! Ski center tabelası mı?! Yok canım, başka birşeydir o.. Yolun sonunda otel gibi bir yere geldik ve kapısında bir sürü köpek, kızgın kızgın havlıyor! Sağ tarafa doğru giden yola bakıyoruz. Çalışma nedeniyle kapalı! Olamaz! Aynı korkunç yolu yarım saat geri mi döneceğiz?!
Yapacak birşey yok. Hemen dönüşe geçiyoruz. Yukarıdaki haritada işaretlediğimiz orman içi yoldan gidilmemesi gerektiğini öğrendik! O kadar gerildik ki, bi an önce şehir merkezine dönüp bir otele yerleşmeyi düşünüyoruz. Bulabildiğimiz en ideal otel şehrin girişinde. Oraya gidip hemen yatıyoruz. Planı sabah konuşacağız.
Ertesi gün, dünün gerginliğinden dolayı planları değiştirdik ve Makedonya’yı pas geçip tatilimizin son günlerini Yunanistan’da aynı yerde, eşya taşımadan, motosiklet sürmeden geniş geniş geçirmeye karar verdik!
Yeni rotamız Halkidiki! Ama gitmeden önce şehirdeki ünlü Ejderha Mağarası’nı gezeceğiz. Mağaraya giden yol oldukça keyifli:
Girişi kişi başı 6 Euro olan bu mağaranın iç kısmı, sarkıtların etkileyici dekorasyonuyla bezenmiş kara ve suyun büyük bölümlerine ayrılmış. Mağarada 7 yeraltı göl, 10 oda ve 5 koridor tüneli bulunuyormuş. Mağaranın 45 metre x 17 metre boyutlarındaki en büyük odası, göllerde sonlanan yanal bölümlerinin üzerinde uzanan merkezi bir parçaya sahipmiş.
Bir efsaneye göre mağaranın hikayesi ise şöyle:
Aslında bu büyük mağara, ağzından alevler çıkaran bir ejderha tarafından korunan bir altın madeniymiş.
Kentin ilk kralı olan Kastor, şehri kurduktan sonra, kardeşi, konuğu Polydeuces’i ve üvey babası rahip Keli’yi eğlendirmek için mağarayı açığa çıkarmış. Ancak, ejderhanın varlığı, mağaraya yaklaşmasını engellemiş. Bu yüzden, ejderhayı öldürecek olana büyük armağanlar vaat etmiş.
Güçlü genç bir adam çıkmış ve ejderhayla muhteşem bir savaş vererek, onun göl sularında boğulmasını sağlamış. Tanrı Panas’a teşekkür eden halk, meşalelerle mağaranın içine doğru yürümeye başlamış. Kilometrelerce devam eden mağara yolunda oksijen giderek azalıyormuş ve meşaleler sönmüş. Karanlıktan hiçbirşey görünmüyormuş. Bazıları yerden biraz çamur avuçlamışlar. Dışarı çıktıklarında ise, bunun çamur değil, ıslak altın tozları olduğunu görmüşler…
Özellikle gitmek için pek bir neden bulamadık ama, yolunuz düşerse, Kastoria’da durup günün yorgunluğunu sakinliği ve sessizliğiyle atabilirsiniz! Bizden söylemesi!