İzmir’in En Güzel 5 Plajı

Ne demişti Yılmaz Özdil: “Türkiye’den sıkılınca İzmir’e giderim.” 4 milyondan fazla nüfusuyla, Türkiye’nin 3. büyük şehri İzmir’e, sanırız bizim gibi çoğunuzun da sempatisi var. Burada yaşayan akrabalarımız ve arkadaşlarımızın bunda büyük etkisi olsa da, hem iş imkanlarının hem de muhteşem deniz ve plajlarının çokluğu, havası ve insanı gibi bir çok faktörden dolayı, biz de Yılmaz Özdil ile hemfikiriz 🙂

Uzaktan ağzının suyu akan İzmir sevdalıları olarak, her fırsatta gitmeye çalıştığımız İzmir tatil yerlerinden bahsetmek istedik bu yazımızda.

Antalya ve Muğla’dan sonra en çok plaja sahip İzmir’de tam 141 plaj var. Bunlardan 52 tanesi mavi bayraklı. Ama biz bu yazımızda size, İzmir diyince ilk aklımıza gelen 5 muhteşem tatil yerini sıraladık:

1. Foça (a.k.a. Eski Foça):

Foça, İzmir’in kuzeyinde yer alan bir sahil ilçesi. Kent, Antik Çağda bir İyon yerleşimi olarak ortaya çıktığında denizde yaşayan foklardan dolayı Phokaia adını almış, günümüze Foça olarak gelmiş. Herşeyin bozulmamışı, orjinali, eskisi güzel olduğu gibi, Foça’nın da eski olan kısmı güzel. Sıcak, samimi, sevimli… Minik bir merkezi olmasına rağmen, oldukça hareketli.

Burada yapabileceğiniz en güzel şeylerden biri, tekne turu yapmak. Tekneyle Siren Kayalıkları ve Foça Adaları’nı görebilirsiniz. Homeros Destanı’nda geçen Siren Kayalıkları, fokların başlıca yaşam alanını oluşturan, yüzyıllar boyunca aşınarak ilginç bir hal alan volkanik kayalıklar. Foça Adaları, 6 adet adadan oluşmakta: Orak, İncir, Kartdere, Fener, Metalik ve Hayırsız Ada. Hayırsız Ada, artık Atatürk Adası olarak biliniyor. Silueti uzaktan bakıldığında gerçekten Atatürk’ü andırıyor!

Bunun dışında, UNESCO Dünya Kültür Mirası aday listesinde yer alan Beş Kapılar Kalesi’ni de gezebilirsiniz, biz açık olduğu saatleri bir türlü denk getiremedik. Eski Foça merkezde çok sevimli minik restoranlar, kafe barlar var. Ayrıca kordon boyunca önünde kuyruğu eksik olmayan Nazmi Usta’dan dondurmanızı alıp da yürüyebilirsiniz. Uygun fiyatlı konaklama önerisi olarak Limon Pansiyon‘u öneririz. Merkeze çok az bir yürüme mesafesinde.

2. Dikili:

Yıllar önce bir arkadaşımın profilinde denizini görüp de aşırı beğendiğim Dikili, Ege Denizi kıyısında, Midilli’nin karşısında bir sahil kenti. Turkuaz sularıyla Maldivleri andırıyor ve bir çok “mavi bayraklı” plajı var. Bunlardan en bilinenleri Çandarlı Kale Önü ve Kalem Adası’nın plajı.

Bademli Köyü’nün karşısında kalan Kalem Adası bir şahsa ait. Buraya gelebilmek için adadaki tek otel olan Oliviera Resort’u arayıp rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Sizi adaya getiren tekneler adanın karşı kıyısından  kalkıyor. Otel çok çok pahalı, ancak sadece plajına gitmeniz de mümkün.

Yine güzel denizlerden biri de Ayvalık’a yakın tarafta bulunan Denizköy. Ancak haftasonu çok kalabalık olduğunu belirtelim. Dikili’de görmek isteyebileceğiniz diğer bir yer: Aşıklar Şelalesi. Burada piknik yapabilir, rota içerisindeki mağaraları gezebilirsiniz. Ayrıca bir restoran bulunmakta.

3. Seferihisar ve Sığacık:

49 km sahil şeridine sahip olan Seferihisar, 13 Mavi Bayraklı plajıyla Türkiye’nin en çok mavi bayraklı plajına sahip ilçesi. İlçedeki birbirinden güzel koylara ise Sığacık Limanı’ndan kalkan tekneler ile günlük geziler düzenleniyor. Biz Sığacık’a tek kelimeyle ba-yıl-dık!

Köye girer girmez gözünüze salyangoz logoları çarpacak 🙂 Çünkü Seferihisar, “Cittaslow”, yani “Sakin/Yavaş Şehir” ağına Türkiye’den katılan ilk üye. Peki nedir bu Cittaslow* felsefesi? Aslında tam olarak ihtiyacımız olan şey! İnsanların birbirleriyle iletişim kurabilecekleri, sosyalleşebilecekleri, kendine yeten, sürdürülebilir, el sanatlarına, doğasına, gelenek ve göreneklerine sahip çıkan ama aynı zamanda alt yapı sorunları olmayan, yenilenebilir enerji kaynakları kullanan, teknolojinin kolaylıklarından yararlanan kentlerin gerçekçi bir alternatif olacağı hedefiyle yola çıkan bir hareket. Keşke tüm şehirlerimiz böyle yavaş olsa!

Pazar günleri, sadece çevre köylerde üretim yapanların ve yaptığı yiyecek, içecek ve el işlerini satan kadınların yer aldığı Üretici Pazarı var. Börekler, kekler, kolyeler, aksesuarlar, ve dahası… Hepsi birbirinden güzel, el emeği göz nuru sanat eserleri… Cittaslow kriterlerine tam olarak bu pazarda şahit olduk.

Ayrıca, paranın geçmediği ve halkın takas usülü ile tohum alış verişi yaptığı Tohum Takas Şenliği de varmış. Pazardan alıp yedikleriniz sizi kesmediyse, yemek için Paşa Kaptan’ın Evi ve Milos’u deneyebilirsiniz.

Sığacık Limanı’nın görüntüsü ve manzarası oldukça büyüleyici. Tarihteki İyonya’nın Teos şehrinin sınırlarını kapsadığı için Teos Marina adını almış. Teknelerin içinde ya da kordon boyundaki masalarda balık keyfi yapabiliyorsunuz. Burada güneşin batışını izlemek de oldukça romantik 🙂 Tüm sokakları rengarenk ve fotojenik. Tüm kafeleri çok tatlı. Mutlaka görülmeli! Deniz alternatifi için ise, buraya yakın Akkum Plajı’nı, ya da bölge halkının favorilerinden Akarca Plajı’nı öneriyoruz. Önermediğimiz şey ise, şehirdeki kalabalık, gürültü ve tüketim zihniyetini buraya taşıyarak “Cittaslow” felsefesini bozmak.

*Daha fazla bilgi için Cittaslow Türkiye resmi sitesini inceleyebilirsiniz: http://cittaslowturkiye.org.

4. Karaburun:

Bu fotoğraf, keşfetsek.com’dan alınmıştır.

Foça’nın karşı tarafında kalan yarımadada bulunan Karaburun, İzmir’in en küçük ve en az nüfuslu ilçesi. El değmemiş olmamasından dolayı mıdır bilinmez ama denizi tertemiz. Akdeniz foku gibi bir çok canlıya ev sahipliği yapıyor. Dalış sevdalılarının da uğrak noktası.

Mitolojiden tanıdığımız, bir su birikintisinde yansımasını gördükten sonra kendisine aşık olan Narcissos‘un, yemeden içmeden kesilip olduğu yerde eriyip nergis çiçeğine dönüştüğü yer de burada (Dilek Pınarı). Günümüzde kendini aşırı sevmek olarak ifade edilen “narsizm” de bu kelimeden türemiş.

Mis kokulu nergis çiçeğinin bolca bulunduğu bölgelerden birisi de Karaburun.

Yarımada’nın birçok yeri taşlık ya da kayalık olsa da plajlarını sıralayalım: Mimoza, İncirlikoy, Bodrum, Boyabağı, Kaynarpınar, Dolungaz Koyu, Badembükü, Mordoğan’daki Kocakum Plajı, Çatalkaya, Ayıbalığı, ve Ardıç plajları

Karaburun Merkez ve İskele dışında, buraya bağlı olan belde Mordoğan’da muhteşem gün batımını izleyebilirsiniz. Ayrıca güneş enerjisiyle çalışan Sarpıncık Feneri’nin manzarası da oldukça etkileyici.

Ek bir bilgi olarak, yaz aylarında Foça-Mordoğan-Karaburun arasında vapur seferleri düzenleniyor.

Gitmişken “kopanisti peyniri”ni denemeden de dönmeyin!

5. Çeşme-Alaçatı

Eski büyüsü kalmamış olsa da hala güzel ve popüler bir tatil yerimizdir kendisi. Alaçatı, özellikle rüzgar sörfü ile meşhurdur. Tatlı mı tatlı taş evleri, sokakları ve bir çok güzel plajı bulunmakta. Favorilerimiz Altınkum, Pırlanta, Ilıca, Güvercinlik Koyu, Paşalimanı, Delikli Koy.

Altınkum ve Pırlanta Plajları, Çiftlikköy mevkinde bulunuyor. Altınkum’un denizi çok soğuk olsa da çok güzel. Pırlanta, çok rüzgar alsa da, denizi tabii ki muhteşemmm. Burada kitesurf de yapabilirsiniz.

Ilıca Plajı’na bizim gibi sezonda değil de daha sakin zamanlarda giderseniz tadını çıkarabilirsiniz 🙂 Zaten sezonda denizi çok sıcak oluyor. Attığınız kulaç birinin kulağına falan gelebilir. Tabii bu iyi ihtimal :)) Yine de gidilmesi gerekenlerden, çünkü denizi çok güzelll.

Güvercinlik Koyu ise bakirliğini korumayı başarmış ve Alaçatı kalabalığının olmadığı nadir yerlerden. Alaçatı sörf merkezlerinin ve Delikli Koy’un ilerisinde bulunuyor. Suyu serin ve berrak. Ancak uyaralım: Etrafında market olmadığı için, buraya gitmeden önce yanınıza mutlaka erzağınızı alın.

Paşalimanı, sakinlik ve durgun deniz arayanlar için birebir. Deniz çakılla başlasa da devamı kum. Çakıl sevmeyenler iskeleden girebilir 🙂 Şifne mevkiinde bulunan bu plaja gelmişken, Şifne Termal Otel’de termal suya da girmek isteyebilirsiniz.

Alaçatı Sörf Merkezi’nin biraz ilerisinde bulunan Delikli Koy’un özelliği, zamanla dalgaların aşındırarak oluşturduğu delikli bir kayaya sahip olması. Denizin içinden yürüyerek bu delikten geçebiliyorsunuz. Buranın uzunca bir plajı var. Tesis yok. Beyaz kuma sahip. Buradaki beyaz kayaçlardan alınan parçaların suyla eritilerek yüz maskesi olarak kullanıldığı ve cilde iyi geldiği söyleniyor. Ancak denemedik, bilmiyoruz 🙂

Listede neden Ayayorgi yok diye sorarsanız, Ayayorgi’yi kalabalıktan bulanan suyu, kalabalık ve gürültülü ortamı, ve tesislerin insan seçmesi/eşit hizmet vermemesi nedeniyle pek sevmiyoruz.

Bunların dışında Boyalık Plajı, uzun plajı, ince kumu ve turkuaz denizi nedeniyle, Ilıca’ya rakip diyebiliriz.

Haritayı detaylı görmek için buraya tıklayın.

Bir de Çeşme’den hareket eden ve adaları turlayan tekne turlarından kısaca bahsedelim. Güzergah hepsinde aynı olmakla birlikte, Mavi Koy-Kış Limanı ya da Mercan Adası-Eşek Adası-Makri Adası şeklinde. Bunlardan en ilginç olanı 1 saat uzaklıktaki Eşek Adası:) Adanın her yeri makiyle kaplı ve eşeklerin yaşayabilmesi için rüzgarla çalışan bir tatlı su kuyusuna sahip. Milli park olduğu için konaklanmıyor. Koyları tertemiz.

Son olarak, yeni keşfettiğimiz, Sağlık Bakanlığı’nın “Yüzme Suyu Takip Sistemi” hizmetinden bahsedelim: http://yuzme.saglik.gov.tr/. Bu sitede, Türkiye’deki tüm plajlarla ilgili, denize girmek için sezonu nedir, suyu nasıldır, zemini nasıldır, derinliği nedir vs. gibi bir çok faydalı bilgiyi bulabilirsiniz.

Şimdiden iyi tatillerrrr ! 🙂